Kedilerden Neler Öğrendik?

Yayınlanma Tarihi: Son Güncelleme: og:image

Kedilerden Neler Öğrendik?

Pay attention please! Elmayra is speaking… Bu bir kedi güzelleme yazısıdır. Karakterler hayal ürünü olmayıp gerçek hayat hikayesinden esinlenilmiştir.

Öncelikle hayvanların hepsi canımız ciğerimiz dostumuz, ancak bu yazının konusu kediler olacak. Eski Mısır’da tanrı olarak tapılan kediler…. En büyük antidepresanımız olan kediler… Hani şu kimilerine göre nankör kediler…

Yaklaşık 2 senedir bir kedi ile ev arkadaşlığı yapan, yakın çevresinden insanların kedi sahiplenmesine vesile olmuş, bir takım sokak canlarını yuvalandırmayı başarabilmiş, birkaç sene önce “Evde kedi olmaz” diyen ebeveynlerinin şu günlerde kedi poposunu yemeye çalıştığına şahit olan biri olarak kedilerden neler öğrendik bir bakalım istiyorum.

Kendi deneyimlerimi gözlemlerimle harmanlamaya çalıştım. Çeşni olarak da bir tutam psikoloji bilimi ekleyebildiysem ne mutlu bana.

Bu yazımın ilhamı hayatıma dokunmuş tüm kedilerdir. Merlot, Marul, Pirit, Wolfi, Shakti ve Minti. Varlığınızdan öpüyorum.

Minti, Shakti, Pirit

Kedi ile bir hayatı paylaşmanın fiziksel ve psikolojik avantajlarından daha önce farklı yazılarımda defalarca bahsetmiştim. Kedilerin bağışıklık sistemlerimizi güçlendirirken kan basıncımızı ve kaygı düzeyimizi düşürdüğünü biliyoruz mesela artık. Kedi mırıltısının en büyük antidepresan olduğunu da… Peki, biz onların hayatlarımızdaki varlığından neler öğrendik? Biraz da bunlar konuşulsun ?

  • Kendi adıma, birini severken karşılık beklememeyi öğrendim ben bu süreçte.
  • Onların da bir hayatı, alanı, tercihleri, hatta damak tatları olduğunu öğrendim.
  • Birlikte yaşamak için saygı duymam gerektiğini öğrendim.
  • Birini tanımak için izlemek, incelemek gerektiğini öğrendim. O bana konuşmadan anlattı, ben de hepsini dinleyip tek tek not aldım zihnime.
  • Hoşgörüyü öğrendim. En sevdiğim gece elbisemin parçalanmasının, sevdiğim birinden daha kıymetli olmayacağını öğrendim.
  • Karşımdakinin beni, benim istediğim gibi sevmeme hakkı olduğunu öğrendim. Bu belki de en önemlisiydi. Ben temas istedim, o kaçtı. Ben sarılıp uyuyalım istedim, o en fazla sırtını bana yanladı.
  • Köpekleri çok sevmekle birlikte, kedi insanı olduğumu öğrendim. Bir psikolojik araştırma çalışması, kedi insanların, köpek insanlarına göre deneyime %11 daha açık olduğunu bulmuş. Fakat bununla birlikte, kedi insanlarının %12 daha fazla nevrotik, huysuz, endişeli ve kıskanç olduğunu da bulmuş. Bu bilgiyi de böylece buraya bırakıyorum. No comment:)
  • Fedakarlığı öğrendim. Canlı çiçek bakmamın mümkün olmadığını kabullenip evimi yapay çiçeklerle doldurdum. Çünkü o evde artık tek başıma yaşamıyordum, kararları da tek başıma alamazdım.

  • Kollardaki izlere sarı kantaron yağının iyi geldiğini öğrendim. Kedimdir, döver de sever de dedim. Onun beni tırmalaması ya oyundu ya da kişisel alanını ihlal etmemin bedeli. İkisine de sonsuz saygı duydum.
  • Öz saygıyı hatırladım. Kedimin kendini kürk mantolu bir Tanrı zannetmesi, kendine biçtiği değer, alanına duymak zorunda olduğum saygı beni her gün ona bir kez daha hayran bıraktı.
  • Almaktan çok vermeyi, paylaşmayı öğrendim.
  • Sadece kendi kedimi değil, sokaktaki tüm kedileri sevmeyi öğrendim.kedilerden neler öğrendik
  • Evden çıkmadan önce çantama yaş mama atmayı öğrendim, sokak kedilerine sunumsuz yakalanmayayım diye.
  • Kendim dışında bir canlının sorumluluğunu almayı öğrendim. Sarhoş olup eve geldiğimde, ev yansa fark etmeyecek bir haldeyken Minti’nin mama kontrolünü yapabildiğimde kendime hayret ettim.
  • Bir kediyle yaşamanın harika, iki kediyle yaşamanın muazzam olduğunu öğrendim ama hayatımın o chapter’ına henüz gelmedim.

Bana abartıyorsun diyorlar bazen. Bir kedinin minicik bedeniyle girdiği evi bu denli kalabalıklaştırması size normal mi geliyor? İnsan bedenini insandan daha iyi hissedip hastayken yüzünde, bedeninde patilerini gezdirmesi? İyi hissetmediğinde yanında çıt çıkarmadan saatlerce yatması? Yani insanı iyileştirmesi…

Sokakta “pistir” diye bir hayvanın başını okşamamış insana aç kediyi köpeği düşündürtmeye başlaması? Çantasında yaş mama taşıtması? Yani insanı “iyi”leştirmesi…

Her sabah uyandığında sana şefkatle bakan iki boncuk göz, açılan bir göbüş? Ve taşın kalbi olsa o kalbi bile eritebilecek güçteki rolling hareketi…

Benim bu deneyimlerle her gün kalbim büyüyor ve bunların hiçbiri olağan gelmiyor, çıldıracak gibi oluyorum!
Nurullah Ataç, “Kedisiz bir insanı aklım almıyor” diyor kedi denemesinde. Ne yalan söyleyeyim, kedisiz hayatımı hatırlamıyorum bile.
Aynı evin içinde birlikte yaşarken, birbirimizin hayatlarında ne kadar yer kaplıyoruz? Bunu da ayrıca merak ediyorum. Bir inanışa göre kediler birlikte yaşadığı insanları daha büyük bir kedi olarak görüyorlarmış. Bizi kendilerinden biri gibi görmelerine de bir miktar eriyorum:)

John Berger evlerimizde ağırladığımız hayvan dostlarımızın artık ne kadar hayvan olduklarını ya da bizim ne denli insan olduğumuzun her geçen gün tartışmalı hale geldiğini söyler. Biz insanlar, insanlığımızı, hayvan sevgisinden anlayabileceğiz belki de.

Birini sevdiğinde ona ait de olmazsın sahip de… Birini sevdiğinde sadece sevmiş olursun, o kadar.

O yüzden hayır, evde kedi beslemiyorum. Aksine o beni besliyor. Ruhumu…

Ve hayır, kedi sahibi değilim. Bir kedi ile hayatı paylaşıyorum.

Siz de paylaşın, sevin, dokunun, öpün, hissedin diyorum.

Kedi sevgisinin ruhunuzda değdiği her yeri hissedin.

Kalbinizdeki pati izini çok seveceksiniz.

Bir Yorum Bırak

Bu web sitesi, deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Ayrıntılı Bilgi