Gizli Önyargılar: Fark Et ve Dönüştür

Gizli Önyargıların Farkına Varmak

Örtülü Önyargı tanımı yapmak yerine, küçük bir hikayeyle başlamak istiyorum bu yazıma.

Bir baba ve oğlu, feci bir trafik kazası geçiriyor. Baba, olay yerinde ne yazık ki ölüyor. Oğlunu ağır yaralı şekilde hastaneye götürüyorlar. Durumu çok kritik. Ameliyat olması lazım. Hemen ameliyathane hazırlanıyor, doktorlar panik. Neyse ki, konunun uzmanı bir cerrah var. Ülkenin en ünlü, en başarılı doktoru. Çocuğu kurtarsa kurtarsa, bu doktor kurtaracak. Nefesler tutuluyor. Doktor, ameliyathaneye giriyor ve çocuğu görünce, “Ben bu ameliyatı yapamam! Bu çocuk, benim oğlum!” diyor.

Bu soruya verilen yanıtlar oldukça çeşitli. “Baba aslında ölmemiş, bayılmış. Ayılınca, hemen hastaneye koşmuş”, “Doktor aslında robotmuş”, “Doktor, babasının hayaletiymiş” gibi yanıtlar var. Hatta, “Kazada ölen kişi çocuğun biyolojik babası değilmiş, doktor, çocuğun öz babasıymış. Yıllar önce evi terk etmiş ama çocuğunu uzaktan hep izlemiş” diye mevzuyu senaryolaştıran bile var.

Siz ne düşünüyorsunuz? Eğer hala düşünüyorsanız üzülerek söylemeliyim ki, büyük çoğunluğun içindesiniz. Doğru cevabı veriyorum: “Doktor çocuğun annesi”.

Araştırmalara göre bu soruya anında doğru yanıtı veren, yani doktorun çocuğun annesi olabileceği düşünen kişi sayısı yüzde 15’i geçemiyor. Çünkü biri doktorsa, üstelik ülkenin en başarılı, en ünlü doktoru ise kesinlikle erkektir!

Eğer siz de bu yüzde 15’lik gruptaysanız, yani doktorun kadın olabileceği aklınızın ucundan bile geçmediyse, tanıştırayım. Örtülü Önyargı (Gizli Önyargı) ile karşı karşıyasınız.

Gizli Önyargı kavramı ilk olarak 1998 yılında; Anthony Greenwald, Mahsarin Banaji ve Brian Nosek isimli sosyal psikoloji araştırmacıları tarafından ortaya atıldı. Araştırmacılar bu çalışmada, farkında olmadığımız hatıraların; davranış, hareket ve kararlarımızı nasıl etkilediğini gösteriyordu. Yani aslında içimizde otomatik bir güç var ve farkında olmasak da düşüncelerimiz belli kalıplar içerisinde şekilleniyor. Bu kalıplar bazılarımızda daha dar, bazılarımızda daha geniş. Fakat herkeste var.

Gizli Önyargı Çocukluk Döneminde Şekilleniyor…

İngiltere’de Inspiring the Future adında bir sivil toplum kuruşu geçtiğimiz yıllarda Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, sosyal kampanya kapsamında iki dakikalık bir kısa film yayınladı.

Bu filmde; bir ilkokulda, yaşları 5 ve 7 arasında değişen 22 çocuğa, birer itfaiyeci, cerrah ve savaş pilotu çizmeleri söyleniyor. Çocukların filmden, kampanyadan, amaçtan haberleri yok tabii. Büyük bir ciddiyet içindeler; okullarını yangından kurtaran itfaiyeciler, ambulans sahibi cerrahlar, hayat kurtaran savaş pilotları birer birer çiziliyor. Toplam 66 resim.

Bu 66 resimde çizilen kahramanların 61 tanesi erkek, sadece 5 tanesi kadın. Çarpıcı değil mi? Sonra içeri itfaiyeci, cerrah ve savaş pilotu kadınlar giriyor. Çocuklar çok şaşırıyor. Haklılar. Çünkü bu bilgiyle büyüdüler.

Gelin bir deney yapalım. Evinize en yakın oyuncak mağazasına gidin ve görevliye çocuğunuz/yeğeniniz için oyuncak almak istediğinizi söyleyin. Büyük ihtimalle size iki soru soracak.  1.Çocuk kaç yaşında?   2. Kız mı erkek mi?

Zannediyorum ki yaşından önce cinsiyetini soracak. Çünkü çocukların ve erkeklerin oyuncakları farklı.

Arabalar, vinçler, alet çantaları, süper kahramanlar, askerler, toplar, tüfekler, tabancalar (bu kısım çok üzücü) erkekler için; genellikle raflar lacivert ve siyah tonlarında.

Pembeli, morlu, kelebekli, çiçekli böcekler raflar ise kızlar için. Burada prensesleri, bebekleri, çay takımlarını, mutfak setlerini, ütüleri bulabilirsiniz.

Elbette bunları hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Peki gerçekten böyle mi olmalı?

Farkında olmamız gereken şey bu manipülasyonun nasıl ve hangi kanallardan beslendiği. Medya, reklamlar, toplum, sosyal çevre… Cinsiyetçiliğin her geçen gün yeniden üretildiği gerçeği…

Bir anne olarak örneğin, çocuğunuzu bu cinsiyetçi kalıplardan ne kadar uzak tutabilirsiniz? Siz almasanız, bir akrabanız alacak o oyuncağı. Oğlunuz bebekle oynasa arkadaşları tarafından dışlanacak, komşular kikirdeyecek. Kızınızın alet çantasına ilgili olsa, “Erkek Fatma” olacak, aile büyükleri panikleyecek.

Elbette ki mevzu yalnızca reklamlar, oyuncaklar, sosyal çevre değil. Çocuk kitaplarını düşünelim.

Sosyoloji profesörü Janice McCabe 1900-2000 yılları arasında Amerika’da yayınlanmış 6000 çocuk kitabını incelemiş. Bulgular şöyle:

  • Ana karakterleri yalnızca %31’i kadın.
  • Kahramanı hayvan olan kitaplarda dişi hayvanların başrol oranı %7,5.

Burası Amerika…

Oyuncak reyonuna gittiğinizde size cinsiyet soracaklar demiştim ya? Hazır olun bunu kitap reyonunda da yapacaklar. Kitabın cinsiyeti olur mu demeyin. Oluyor. “Küçük Beylere Masallar”, “Küçük Hanımlara Masallar”… Küçük Hanımların boyama kitapları bile farklı, pembeli, prensesli. Ejderhalar, dinozorlar, arabalar ise Küçük Beyler için tabii ki.

Amerika’da bile durum böyleymiş, ne yapalım böyle gelmiş böyle gider mi diyorsunuz? Demeyin. Tek başımıza gücüm neye yeter hiç demeyin. İnanın bu devirde bir kişi asla bir kişi değil, 2+2 de 4 değil. Hatta 2+2 iki her topladığınızda farklı sonuç veriyor bu devirde.

Artık sosyal ağlar sayesinde herkes ve her şey fazlasıyla erişilebilir durumda. Bir tweet saniyesinde hiç tanımadığınız yüzlerce insana dokunabilirsiniz. Sosyal medya kampanyalarının gücünden bahsetmiyorum bile.

Elbette ki medyada güzel şeyler de oluyor. 2000’li yılların başından itibaren birçok marka cinsiyetçi kalıpları yıkmak için stratejiler üretiyor, ütü reklamlarında erkekler kullanılıyor, pazarlama kampanyalarında çeşitlilik vurgulanıyor, kurumsal firmaların bazıları günlük dildeki cinsiyetçi ifadelere vurgu yaparak bu ifadeleri yeniden tanımlıyor.

Bu yazıyı “Önyargılarınızı kırın demek” için yazmıyorum. Bunu söylemek en kolayı. Ne yazık ki gizli önyargı bir günde oluşmadığı gibi kısa bir sürede de kırılmıyor. Ben o yüzden önyargılarınızı görün, duyun, fark edin diyorum. Bu yazının konusu olarak, cinsiyet ayrımcılığından bahsettik. Bu gizli önyargı altında sıralanabilecek kavramlardan yalnızca biri.

Bu yazıyı, kendi önyargılarınıza dair bir sorgulamayı tetiklemek için yazıyorum.

Belirli gruplar hakkında gizli kalmış önyargılarınızı ortaya çıkaracak davranışlarınız olabilir mi?

Hep aynı tip kişilerle mi iletişim kurma eğilimindesiniz?

İnsan doğası gereği, genelde ait olduğu sosyal topluluklara karşı daha pozitif bir yaklaşım sergiler, evet. Fakat bir düşünün, arkadaş çevreniz tamamen homojen mi?

Etnik, ırksal, dinsel, cinsiyet, yönelim vb. konulardaki farklılıklar hakkında konuşmamayı mı tercih ediyorsunuz?

Diğer sosyal gruplar hakkında yapılan ayrıştırıcı şakalara güler misiniz?

Unutmayın ki hepimizin önyargıları var. Siz, kendinizinkini gördünüz, ona dokundunuz mu?

Önyargılarınızı fark edip hayatın tüm renklerini kucaklamanız dileğiyle…

Related posts

Türk Dizilerini Neden Bu Kadar Seviyoruz? Anksiyete, Kaçış ve Kolektif Dram

Zeytin Ağacı Dizi İncelemesi: Aile Dizimi Nedir, Ne Değildir?

Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Hayatını Şekillendiren İnançlar