1 Yeni Göreviniz Var: Mutlu Olmak

1 Yeni Göreviniz Var: Mutlu Olmak

Kabul edelim, sosyal medya ve akıllı telefonlar artık hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası. Sosyal medya ile savaşmak, sosyal medya detoksları ile arınmak bir yol elbette. Fakat ben bu kısımda şeytanın avukatlığını yaparak sosyal medyayı psikolojik iyi olma halimiz (well-being) için nasıl faydalı hale getirebileceğimizden bahsedeceğim. Bunun için de harika bir egzersizimiz var. Görevimiz mutlu olmak.

100 Happy Days!

“100 gün art arda mutlu olmak mümkün mü?” sorusu ile başlayan bir challenge’a davet ediyorum sizi (challenge’ın anlamını karşılayacak Türkçe bir sözlük olmadığından, affınıza sığınarak bir kez bu şekilde kullanıyorum. Yazının kalan kısmında “görev” veya “egzersiz” diyeceğim).

Göreviniz oldukça basit. Her gün sizi mutlu eden bir şeyin fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşıyorsunuz. Konu sınırı yok. Evinizdeki patili bir dost, bir çocuğun gülümsemesi, bir kutu çikolata, okuduğunuz roman… Sizi mutlu eden ne varsa kadrajınıza girebilir.

Covid ile mücadele ettiğimiz bu günlerde temiz hava almaya çıktığımızda fark ettiğimiz bir ağaç bile bizi mutlu edebilir hale gelmedi mi zaten?

Dönelim görevimize. Fotoğrafları paylaşırken fotoğrafların altına #100happydays veya #100mutlugün şeklinde etkilet koyuyorsunuz. Bir de takip etmeniz kolay olsun diye kaçıncı günde olduğunuzu etiketliyorsunuz (#day1 veya #1.gün gibi). Bu egzersiz için bir internet sayfası var (100happydays.com) ve paylaşımlarınızı bu platforma da taşıyabiliyorsunuz.

Psikolojik Etkileri Neler?

Diyebilirsiniz ki mutluysam, neden bu mutluluğu sosyal medya üzerinden paylaşma ihtiyacı duyayım? Veya beni mutlu eden her şeyi insanlar neden görsün? Bu egzersizi paylaşmadan da tamamlamanız mümkün. Oraya da geleceğim.

Bu görevi başarıyla tamamlayanlar:

  • Her gün kendilerini nelerin mutlu ettiğini fark etmeye başlamışlar.

  • Her gün daha iyi bir ruh halinde olmaya başlamışlar.

  • İnsanlardan daha çok iltifat almaya başlamışlar (Enerji işte, yansıttıkça kendi yansımanla aydınlanıyorsun).

  • Sahip oldukları hayat için ne kadar şanslı olduklarını fark etmişler (Tam bir şükür moment:))

  • Daha iyimser hissetmeye başlamışlar.

  • Görev sırasında aşık olmuşlar ? (Koşun koşun, her genç kızın rüyası #100HappyDays ayağınıza geldi)

Ben bu egzersizi pozitif psikoloji egzersizlerinin başarılı bir uygulaması olarak değerlendiriyorum. Mutlu olduğumuz anları kendimize hatırlatmak ve her gün “mutlu olmak” için kendinize vakit ayırabilmek psikolojik iyi olma hali açısında oldukça önemli. Eğer sosyal medyada paylaşım yapmayı sevmiyorsanız ve mutlu anlarım bana özel diyorsanız, aynı kurallarla bu anları bir klasörde biriktirmenizi öneririm. Çünkü bu egzersizde amacımız mutlu anların şovunu yapmak değil, bu anları önce kendimize fark ettirmek. Sosyal medyayı yalnızca bir araç olarak kullanıyoruz. Mutluluğu küçük adımlar halinde hayatımıza ekliyoruz, hepsi bu. Tabi sosyal medya üzerinden aldığımız beğeniler motivasyonumuzu ve kararlılığımızı artırıyorsa ne ala!

Görevi Kişiselleştir!

Bu egzersizi kendinize göre şekillendirebilirsiniz. Örneğin, fotoğraf çekmek/paylaşmak/biriktirmek size göre değilse, kendinizi yazarak ifade edebilirsiniz. Üstelik bir yerlerde paylaşmak zorunda da değilsiniz.

100 Mutlu Gün’ün 100 Mutlu An versiyonunu yaratın. Her gün sizi mutlu eden anlar biriktirin ve bu anları yazın. Mutluluğu ararken mükemmeliyetçi olmayın! “Aman canım, bu zaten olması gereken” demeyin. Gece uyanıp alarmın çalmasına daha saatler olduğunu fark etmek, yol tarif eden eden bir esnafın heyecanı, yaz güneşi, en gergin anda alınan bir iltifat… Mutluluk bu küçücük anlarda gizli. Yazın. 100 günün sonunda hepsini okuyun ve 101.gün süreci değerlendirdiğiniz bir yazı yazın. Sonucun büyüleyici olacağını garanti ediyorum.

Unutmadan, görevin göründüğü kadar kolay olmadığını söylemeliyim. Başlayanların %71’i, 100. günü göremeden vazgeçiyor. Vazgeçme sebebi olarak ise, zamanlarının olmadığını belirtiyorlar. E malum pandemi… Hiç olmadığı kadar zamanımız var değil mi?

Hepinizi bu egzersizi denemeye ve mutlu anlarımızı yakalamak için kendimize zaman ayırmaya davet ediyorum. Ben bu egzersizi yıllar önce yapmış ve başarılı olmuştum. Başarı derken, 100.günü görmekten bahsediyorum? En büyük motivasyonum da pozitif psikolojinin gücüne olan inancımdı o dönem.

İyilik, güzellik, mutluluk daha çok görülmeli ve konuşulmalı. Konfüçyüs’ün dediği gibi “Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğunu düşünmekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte arar, bazıları da daha alçakta… Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.”

Boş şans.

Kaynak: http://100happydays.com/

Related posts

Seçimler, Olasılıklar ve Diğer “Benler”: Paralel Evren Hikayelerine Neden Tutuluyoruz?

6 Adımda Kedi Gibi Liderlik

Yeniden Canlanmak: 6 Soruyla Tükenmişlik Sendromu