Narsisizm: Bir İllüzyon Öyküsü
Narsisizm Nedir?
Narsisizm, en basit tanımıyla kişinin kendi benliğine karşı duyduğu hayranlıktır. Bu konuyu Narsisizm: Bir İllüzyon Öyküsü başlığı altında konuşacağız, ama önce narsisizmin mitolojik hikayesiyle başlayalım. Narsisizm, Yunan mitolojisindeki Narkisos mitine dayanır. Mitolojiye göre genç ve yakışıklı Narkisos kendisine hayran olan birçok kişiyi reddeder. Narkisos tarafından küçümsenmiş bir aşığın duasına cevap veren Tanrıça Nemesis, tıpkı kendisinin daha önce birçok kişiye yaşattığı gibi Narkisos’u karşılıksız aşkla cezalandırır. Narkisos suda kendi yansımasını görerek yansımasına aşık olur ve ölene kadar kendi yansımasını umutsuzca izler. Başka bir rivayete göre de aşkına ulaşmak isterken suya düşerek boğulur ve düştüğü yerde nergis çiçeği açar.
Narsisizmin genel popülasyonda görülme sıklığı %1-%6 arasında değişir. Son yıllarda yapılan araştırmalar erkeklerin narsistik kişilik bozukluğuna kadınlardan yatkın olduğunu gösteriyor. Bunu ataerkil kodlarla oldukça ilişkili buluyorum. Yani aslan oğlum, paşam, dur oğlum sen kalkma kardeşin (kız) getirir suyunu derken hoop. Kendine aşık olan ve şanslıysa bunu 30’lu yaşlarında terapi koltuğunda anlatan bir adam… İşin bu sosyolojik boyutu apayrı tabii. Ben narsisizmden devam edeyim.
Narsisizmin sebebine dair net bir şey söylemek mümkün değil, çünkü her hikaye farklı. Her insanı kendi yaşam öyküsünün içinde değerlendirmek lazım. Yine de Freud’a bir selam çakıp çocukluk yaşantılarına çevirelim okları:)
Narsisizmin ebeveynden çocuğa geçmesi beklediğimiz bir senaryo. Narsist ebeveynler çocuklarını aşırı idealize eder ve onların yanlış yapabileceğine ihtimal vermezler. Bu aslında Burgo’nun da dediği gibi, ‘Çocuğuyla gurur duymak ile onun üzerinden kendi gösterişli benlik imgesini dolaylı tatmin etmenin farkı’ üzerinde düşünmeye davet eder bizi. Narsist ebeveynler çocukları üzerinden kendi değerini ve eşsizliğini yeniden tanımlar. Kendi parçası, adeta kendi yarattığı bir küçük insan onu yeniden var ediyordur. Ne yazık ki güvensiz bağlanma…
Narsisizmin belki de en ciddi sonucu, kişiye kendini ve başkalarını sevme yetisini kaybettirmesi. Böyle iş olur mu canım, yani kendine aşık olan biri kendini sevme yetisini nasıl kaybediyor? Çünkü aslında narsist kişi kendi özünü sevmekten ziyade, kendisi hakkındaki illüzyonlara sarılıyor. Yani sevilebilir olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyor herkesten önce. Tam da bu sebeple narsisizm bir illüzyon öyküsü.
Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013 yılında Narsistik kişilik özelliklerini aşağıdaki gibi tanımlamış ve bu özelliklerden en az beş tanesine sahip olan kişilere Narsistik Kişilik Bozukluğu tanısını koymayı uygun bulmuş.
1. Büyüklenir (örneğin başarılarını ve yeteneklerini abartır; gösterdiği başarılarla orantısız bir biçimde, üstün biri olarak görülme beklentisi içindedir).
2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
3. “Özel” ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce (ya da kurumlarca) anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak ettiği duygusu içindedir (özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içinde olma).
6. Kendi çıkarları için başkalarını kullanır (kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarından yararlanır).
7. Eş duyum yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinmelerini anlamak istemez.
8. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9. Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler.
Tabii her narsisizm özelliğinin kişilik bozukluğu olmadığını unutmamak gerekir. Her insan belli bir düzeyde narsistik örüntüye sahiptir ve zaman zaman bu doğrultuda davranabilir, hissedebilir. Hatta bazı narsistik özelliklerin liderlik davranışında ve akademik/profesyonel başarı hikayelerinde etkili olduğunu biliyoruz. İnsan psikolojisine dair hiçbir konu veya kavramı kendimizi veya başkalarını etiketleyecek şekilde yorumlamamak çok önemli.
Yine de bu maddeleri okuyunca hepinizin aklında en az bir isim geldiğine eminim:) Bu kişiler sanatçı, siyasetçi, sporcu, bilim insanı, öğretmen, doktor vb. her meslekten olabilir. Eşiniz, sevgiliniz, yakın arkadaşınız, iş arkadaşınız, komşunuz olabilir. Bu kişi pek tabi siz de olabilirsiniz. Fakat bu farklı bir yazının konusu.
Peki, biz bu kişilerle nasıl iletişim kuracağız?
1- Tartışmaktan kaçının. Bir narsistin haksız olduğunu kabul etmesi oldukça zordur. Tartışmada sizin haklı olduğunuzu düşünürse büyük ihtimalle size öfkelenecektir.
2- Genel geçer bir iletişim tavsiyesini hatırlayalım: Suçlayıcı ifadelerden kaçının. Duygu ve düşüncelerinizi aktarırken ona ne kadar değer verdiğinizi vurgulamanız ortamı yumuşatacaktır.
3- Pasif kalmayın. Üzgün veya kırgın olduğunuz için konuşmak istemeyebilirsiniz, fakat narsist kişinin size empatik yaklaşma ihtimali maalesef neredeyse yok! Sessizliğiniz onun eleştiri dozajını arttırmasına sebep olabilir.
4- Sözlerini değil, davranışlarını ödüllendirin. Ne yazık ki bu kişiler amaçlarına ulaşmak için tutmayacağı sözler verebilirler. Bu nedenle verdiği sözlere koşulsuz güvenmeyin derim.
5- Ortak paydalar yaratın. Aynı amacı paylaşıyorsanız şanslısınız, bir narsist amacına ulaşmak için çalışır da çalışır. Yani aslında doğru bir iletişimle, narsist iş arkadaşınız sizin için harika bir ekip arkadaşı olabilir.
6- Onu (aslında hiç kimseyi) değiştiremeyeceğinizi kabul edin. Sizi görmüyor, ihtiyacınız fark etmiyor, duygularınızı anlattığınız halde sizi duymuyorsa muhtemelen hiçbir zaman görmeyecek, fark etmeyecek, duymayacaktır. Yine de yanında kalmayı tercih ediyorsanız onu değiştirmeye çalışmayın.
Unutmayın, kimsenin terapisti değilsiniz ve olmamalısınız! Sorunun sizden kaynaklanmadığını, yetersiz olmadığınızı kendinize hatırlatabilirsiniz. Bu kişi ile sosyal yahut romantik bir ilişkiniz varsa, yani görüşmek, çalışmak mecburiyetinde değilseniz; sizin için duygusal anlamda zarar verici olabileceği kokusunu aldığınız anda oradan uzaklaşabilirsiniz.
Sevgiyle kalın.