Tüm Hikayenin Başladığı Yer: Bağlanma

Tüm Hikayenin Başladığı Yer: Bağlanma

Bugünkü durağımız derya deniz bir psikoloji kuramı olan Bağlanma (Attachment). Bağlanmayı güvenli bağlanma ve güvensiz bağlanma olarak ikiye ayırırsak, aşağıdaki stillerden bahsedebiliriz.

  • Güvenli bağlanma
  • Kaygılı-güvensiz bağlanma
  • Kaçıngan-güvensiz bağlanma
  • Çelişkili-güvensiz bağlanma

Benin bu yazıdaki odağım Güvenli Bağlanma olacak.

Bağlanma Nedir?

Bağlanma, tekrarlayan olumlu anne-bebek ilişkisinin sonucu olarak ortaya çıkan güven duygusudur. Öncelikle bu bağ için biyolojik anneye ihtiyacımız olmadığını en başta belirteyim. Bazen bu bağ baba ile de kurulabilir, bebekle kan bağı olmayan herhangi biri ile de… Buradaki temel nokta birincil bakım veren kişi olmak ancak okunabilirlik açısından yazının kalan kısmında anne şeklide bahsedeceğim. Siz ne demek istediğimi artık biliyorsunuz, anne veya bakım veren.

Çocukluğunuza ve ebeveynlerinizle kurduğunuz bağlanma ilişkisine zoom yapmaya hazırsanız, gelin benimle.

Güvenli Bağlanma

En basit tanmıyla Güvenli Bağlanma, ebeveyninden “Ben buradayım, seni duyuyorum, seni anlıyorum, sana değer veriyorum” mesajlarını alan, kabul gördüğünü, anlaşıldığını hisseden çocuğun kurduğu bağdır.

Güvenli Bağlanma; bebeğin anne karnındaki dönemden itibaren olumlu veya olumsuz tüm duygusal sinyallerini anlamak, onunla bağlantı kurmak, onu tüm varlığıyla olduğu gibi kabul ederek ihtiyaçlarına yanıt vermekten geçer.

Bağlanma Kuramı 1969 yılında Psikolog John Bowlby tarafından ortaya atıldı. Bowlby, 1989 yılında Psikolog Mary Ainsworth ile bir araya gelerek konuyu ele alır ve bağlanma üzerine çalışmaya başlarlar. Bowbly, bağlanma davranışını başka bir bireye karşı yakınlık arama ve sürdürme olarak tanımlar.

Yapılan araştırmalar, yaşamın ilk yılında güvenli bağlanan çocukların, güvensiz bağlanan akranlarına göre daha az bağımlı olduklarını ve bunun bir sonucu olarak çevreyi keşfetmekte daha meraklı ve ilgili olduklarını ileri sürer. Güvenli bağlanan çocuklar, zorluklar karşısında “Başa çıkabilirim” inancına sahiptirler. Olumsuz duygularıyla daha iyi başa çıkabilirler.

Güvenli bağlanmanın sağlanabilmesi için annenin (ya da bakım sağlayan kişinin) ulaşılabilir olması, bebeğin tepki ve ihtiyaçlarına duyarlı olması, bebeğin davranışlarına uygun tepkiler vermesi ve bebekle yakınlık kurması gerekir. Tabii ki zaman zaman bebekle kurulan iletişimde aksaklıklar ya da kopmalar yaşanabilir. Güvenli bağlanma için esas olan bu gibi kopmalarda annenin ilişkiyi tamir etme becerisine sahip olmasıdır.

Burada en kritik nokta, annenin bu durumdan çocuktan daha az etkilenmesi. Çünkü ne yazık ki kaygılı anne kaygılı çocuk demek, pozitif anne pozitif çocuk. Anne sorunu nasıl anlamlandırırsa çocuğa o şekilde sunmuş oluyor. Aslında anne dünyayı nasıl algılarsa, çocuğun edinimleri de bu çerçevede olacaktır. Çocuk, dünyayı annesinin filtresiyle algılar.

Anneyi bir liman olarak düşünürsek; güvenli bağlanan çocuk hem bu limanda güvendedir, hem de limandan uzaklaşıp çevreyi keşfetme cesaretine sahiptir. Bir sorunla karşılaştığında limanına dönebileceğinden ve annesinin onu orada beklediğinden emindir. Örneğin, kreşe ya da anaokuluna uyum sağlama sürecinde annesiyle güvenli bağlanma oluşturabilmiş çocuk, annesinden ayrılmasına tepki gösterse de sahip olduğu güven ilişkisi annesinin geri döneceğine dair endişe duymasını engeller. Bu nedenle terk edilmişlik duygusuna kapılmaz, alışma süreci ebeveyni ile güvenli bağlanma kuramamış çocuklara oranla daha kolay olur.

Çocuk korktuğunu, endişelendiğini, mutlu olduğunu, üzüldüğünü, kaygı duyduğunu tek başına adlandırıp anlamlandıramaz. Bu duygular anne-baba tarafından çocuk için adlandırılır ve onun kendilik algısı içinde yerini bulur. Dolayısıyla anne, henüz dil gelişimi tamamlanmamış olan çocuğun sözsüz tepkilerini doğru okumalı ve adlandırmalıdır. Örneğin, bebeğin sıkıldığını fark eden annenin yapması gereken bebeğin eline tablet verip oyalamak yerine; ses tonu, bedensel yakınlığı ve onu anladığını gösteren ifadesiyle durumu anlamlandırmaktır.

Güvenli Bağlanma Neden Bu Kadar Önemli?

Çocukluktaki bağlanma, yaşamın sonraki yıllarında kurulacak yakın ilişkiler için temel oluşturur. Bowbly, çocukluktaki bu zihinsel örüntülerin değişmez olduğunu ve tüm dönemlerdeki kişilerarası ilişkilerin belirleyicisi olduğunu öne sürüyor. Tam da bu nedenle bağlanmanın tüm hikayenin başladığı yer olduğunu söyleyebiliriz.

Yani bağlanma stili; eş seçiminden, iş seçimine ve hatta kötü alışkanlıklara eğilime kadar her alanda belirleyici bir etken. Bebeğinizin gelecekte sağlıklı bir birey olması hayatının ilk yıllarıyla yakından ilişkili.

Güvenli Bağlanma Adımları

Şunu söylemeliyim ki anne veya anne adayıysanız gece gündüz okusanız araştırsanız yeri olacak bir mesele bu. O nedenle birkaç maddeye sığdırmak çok zor. Ben yine de güvenli bağlanmayı destekleyici birkaç küçük adımdan bahsedeyim.

• Bebeğin duygularına karşı hassas olmak çok önemli. Yani bebeğiniz üzüldüğünde, korktuğunda veya olumlu duygular yaşadığında onun yanında olarak duygularının eşlikçisi olmalısınız.

• Bebeğinizin gözlerinin içine bakmanız çok önemli. Bu aranızdaki bağı güçlendirecektir.

• Annelerin sıklıkla yaptığı bir hatadır, evden gizlice çıkmak! Bu bebeğinizle aranızda güven ilişkisini derinden sarsacak bir şey. Ne olursa olsun bebeğinize karşı dürüst olun. Aman canım ne anlayacak, daha çok küçük diye sakın düşünmeyin. Evden çıkmanız gerekiyorsa bebeğinizle vedalaşın ve tekrar geleceğinizi söyleyin. Aksi takdirde kendisini terk edilmiş hissedecektir.

• Bebeğinizin sizinle ne kadar zaman geçirmeye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışın ve bu zamanı ona ayırın. Gerekirse ev işlerini erteleyin.

• Bağlanma ile emzirmenin ilişkisi konusunda yazılar okuyan ve emziremediği için kendini yetersiz hisseden anneler tanıyorum. Buradaki kritik nokta bebeğin sizin teninizi hissetmesi. Mama veriyor da olsanız, emziriyor da olsanız bebeğinizle tensel teması sürdürün.

Yazımı küçük bir hikâye ile bitirmek istiyorum.

Amerika’da bir mucit profesöre, kendisini diğer insanlardan farklı kılan şeyi sorup, başarısının sırrını söylemesini ister. Profesör çok ilginç bir cevap verir.

“Başarımın sırrı annemin 6 yaşımdayken bana takındığı bir tavırdır. 6 yaşımdayken buzdolabından süt alırken süt şişesini düşürüp kırdım. Annem olayı görünce beni dövmedi, kızmadı. ‘Aaaa Henri sütten ne güzel bir göl oluşturmuşsun. Bu gölde benimle biraz oynamak ister misin?’ dedi. Bir süre oynadıktan sonra annem; ‘Biliyor musun Henri, herkes kendi yaptığı şeyleri kendisi toplamalıdır. Şimdi bu süt gölünü temizlemek için benden sünger mi istersin, havlu mu?’ diye sürdürdü konuşmasını. Elimden geldiğince dökülen sütü temizledikten sonra annem beni bahçeye çıkardı. Süt şişesinin, düşürmeden nasıl taşınacağını bana gösterdi. Bu olay benim diğer insanlardan farklı olmamı sağlamıştır.”

Çocuğunuzun süt gölü yarattığında da sizin yanında olduğunuzu ve sizin tarafınızdan sevildiğini hissetmeye ihtiyacı olduğunu unutmayın.

Küçük dokunuşlarınız çocuğunuzun hayatında büyük etkiler yaratır.

Annelik bir yolculuktur.

Bu yüzden kemerlerinizi takın, güvenli bağlanın ve yolculuğunuzun tadını çıkarın.

Related posts

Türk Dizilerini Neden Bu Kadar Seviyoruz? Anksiyete, Kaçış ve Kolektif Dram

Zeytin Ağacı Dizi İncelemesi: Aile Dizimi Nedir, Ne Değildir?

Kendini Gerçekleştiren Kehanet: Hayatını Şekillendiren İnançlar